bugün

entry'ler (78)

yoksulluk

zenginlik yalnızca evlenme arefesi işinize yaraya şeydir. kız isterken rahat olursunuz, geniş oturursunuz mesela. bir de infak ederseniz güzeldir. onun dışında işinize yaramayıp, yoksulluk hazzından mahrum bırakır. yoksulluk akşam neyi hangi sos ve içecek eşliğinde yiyeceğinizi sabahtan tasarlamak zorunda olmamanız demektir çünkü. mazlumluktur yoksulluk. kibirden arındırır sizi. nefsi ezer. ve bir iklim oluşturur çevrenizde. ben milk shake değil çay içerim mesela ki o iklimden çıkmayayım. çıkarsanız dünya algınız değişir çünkü. bu kaçınılmaz.

akp ye kapatma davası

sosyal güvenlik yasasıyla itibarını kaybeden akp' ye itibarını geri kazandırma projesidir. şimdi herkes iki hafta gibi bir süre demokrasi teranesini köpürtenleri dinleyecek. sanki antidemokratik bir durum varmış, sanki dava gerçekten akp' nin kapatılması amaçlanılarak açılmış gibi. eğer niyet, dava ciddi olsaydı, zaten son derece sübjektif olduğunu başörtüsüne ilişkin tartışmalar sürerken öğrenmş olduğumuz laiklik kavramı üzerinden değil, ölçüsüz özelleştirmeler, gizli anlaşmalar, vakıflar yasası gibi sağlam argümanlarla gelinirdi. onlara dava açmadınız da bunlara niye açıyorsunuz. hayır benim anlamadığım buna sözlük yazarları da dahil aklı başında olduğunu ümit ettiğimiz insanların taraf olması. yani kapatılmasın, türkiye parti mezarlığı olmasın diyenlerle laisizme tapanların hala hakikaten mesele buymuş gibi tartışması.

hece

133. sayısını* mehmet akif ersoy özel dosyasına ayırmış olan dergi.

http://www.hece.com.tr/hece.133.htm

adresinden içerik detayına ilişkin bilgi edinilebilir.

bu başlık bize ne kattı

sözlük yazarları yüce ve ortak bir idealin peşinde oldukları için biraraya gelmediklerinden her başlık ve entryden günlük hayatta kullanabileceği türden işlevsel bilgiler görmeyi istemek şeklindeki yanlış beklentinin kişide yol açtığı yanlış sorgulamadır. bu başlık bize değil de bana ne kattı diye düzeltilebilir. ama o da son derece öznel olacağından ona "e bu başlık bana ne kattı o halde" * cevabı verilebilir.

yıldız teknik üniversitesi

hazırlık binasının üç katında, ki bina dört kattır, öğretmenler için cigarette room' u bulunup mescid olmamasını yer darlığıyla ilişkilendiren bir yönetime sahip. sigara içmenin, özgürlükler bağlamında, ibadet etmekten daha öncelikli olduğuna inanıyor olmalılar.

haciyatmaz

ata demirer' in oray eğin ' e yaklaşan konuşma biçimiyle çekilmez hale gelen program. içinde "o sizin gönlünüzün güzelliği" , (bir de geçen bir konuk için kullandığı) "türk milletinin kalbinin bilinçaltı" türünden esra ceyhan' ı görür gibi olmamıza neden olan cümleler geçiyor.

ertem eğilmez

arabesk filmini çekerek türk sinemasıyla ilgili kompleksini ortaya koymuş yönetmen. kendisini bilinçli ve yeterli göstermek için, izleyen, gülebilen hatta gülünmesi için gösteren konumuna yükseltmesi zavallıca. biz yeşilçam filmlerini hala güzel hatıralarla anarız. hatta hala şener şen' e kemal sunal' a güler, aliye rona' ya kızar, ilyas salman' a acır, engin çağlar ile hülya koçyiğit' in kavuşmasıyla mutlu oluruz. bundan niye gocunalım.

ajdar anık

modern dönemin acımasız mizah anlayışını beslediği için bulunduğu yerde olan tv ünlüsü.

nihal bengisu karaca pek güzel tanımlamıştır bu anlayışı;

"şov dünyasının ince ayar alaycılığına katık edilenlerde var olan bir hazin haldir, kendileriyle beslenen kontekste bütüncül bakamamak, bir parça olarak nereye iliştirildiklerinin ayırdına varamamak. böylece artık yeterince komik olmadığına karar verilene ve düzen tarafından kusulana kadar tıkır tıkır işler gülmece" .

maria sharapova

bir gazeteye * "kolunu indirmiş hafiften gögsü görünür" bir fotoğrafı konulup kaybettiği maç şu başlıkla verilmişti; "sharap off". yani sözkonusu kadınsa tenis yazılır ama tenisle mukaffa başka şey öne çıkar.*

sevgilinin söylediği unutulmayan sözler

bu gülüşü, dişleri daha önce görseydim, diş hekimliğini seçerdim.

-hakaret mi idi iltifat mı hala bilmiyorum-

cezali milliyet reklam filmi

milliyetin şeyhlere, şıhlara, müridlere de giydirdiği reklam. zikir çekiyorlar ki çok sahte olmuş. yani sahtekarlıklarını gösterme çabası sahte olmuş. yalnız reklam şarkısında -jingle mı diyorlar- vampir kelimesi geçerken aydın doğan' ı göstermeyi unutmuşlar! bir tür bekir coşkun, emin çölaşan muhalifliği gibi yani. ailecek kusarak izliyoruz.

dördüncü nesilden nefret etme sebepleri

hangi nesil olduğunu bilmeyen bilse de bunu pek iplemeyen* insanlar için şununla eşdeğerdir;

dağ dağa küsmüş dağın haberi olmamış

mustafa kemal atatürk

bilhassa cemaatlerde hakkında bir sürü yalan dolan şey anlatılan insan.yok bağıra bağıra ölmüş de sesi duyulmasın diye siren çalmışlar, yok toprak kabul etmemiş filan.türk insanını liderinden koparmak adına uydurulmuş şeyler.e malum türk milleti çok öyle sabah akşam secdede değilse de bir etiket olarak inançlı olmaya filan önem verir, işte dindar halkla dinsiz atatürk diye iki kutup yaratma uğraşının neticesi.bir milleti dağıtmanın en güzel yollarından biri liderinden koparmaktır.diğerleri etnik kimliklere bölmek, fikir ayrılıklarını yaşam alanını daraltan birşey olarak gösterip kutuplaşmalar yaratmak... filan diye uzar gider.mustafa kemal atatürk, bir beşerdir neticede, kuldur.kusurları, zaafları, yanlış kararları olabilir ve bunlar üzerine konuşulabilir, konuşulmalıdır da.ama ilahlaştırmak yahut deccal gibi göstermek kadar insafsızca bir hareket olamaz.mustafa kemal' in en takdire şayan niteliği her ne olursa olsun bu milleti sevmiş olması, ülkesine aşk derecesinde bir tutkuyla bağlanmış olmasıdır.bu millete varsa verdiği bir zarar bunlar da entellektüel, akademik bir düzlemde konuşulur, tartışılır.ama hani şu meşhur dış mihraklar tabiri var ya işte onların gözü gönlü okşanmadan yapılır bu.

milli ekonomi modeli

bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların çokça fikir konusudur.Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet- Milli Devlet kitapları gerçekten yeni bir ekonomi politikası sunmaktadır ve tamamen üretim fikri üzerine inşa edilmiştir.Haydar Baş' ın ekonomi politikası Milli Ekonomi Modeli kitabında anlatılmaktadır.model üzerine yapılan, Tebligler adı altında kitaplaştırılan konferanslar da, Milli Ekonomi Modeli' ni okumayıp nemelazım pek ağır, ben işkembe-i kübradan da hakkında konuşurum, sululuk yaparım diyenlere tavsiye edilir.çünkü o kitapta da Milli Ekonomi Modeli üzerine yabancı birçok ekonomist, akademisyen tarafından yapılan konuşmalar yer alır.nispeten dili daha kolay ve anlaşılırdır.böylece bilmediği üzerine atıp tutmak cehaletinden kurtulunmuş olunur.Milli Ekonomi Modeli devletin serbest piyasaya müdahele etmesi gerektiğinden bahseder.faizi tümüyle reddeder.gelişmekte olan devletlerin basması gereken para miktarının en az yüzde 30 olması gerektiğini bizde ise bu oranın yüzde iki olduğunu söyler.para basmanın enflasyona sebep olacağı yönündeki yargıya karşılık olmayacağını delilleriyle ispat ederek bu şekilde devamın da deflasyona sebep olacağını yazar ve yine bunu gerekçeleriyle açıklar.yabancı sermayeye sınır getirilmesi gerektiğini iddia eder.çünkü bu haliyle yabancı yatırımcı para ile para satın almaktadır.ve üretime herhangi bir katkı yapılmaksızın piyasadan para faiziyle çekilmiş olur.kapitalizm in ekonomi modelini yerle bir ettiğinden kapitalist medya patronları ve haliyle gazete ve kanalları tarafından pek yayımlanmaz.bir de ekonomistlerin karşı çıkmsı gayet tabiidir.ihtiyaç ve kaynak dengesine dair yıllardır anlatılanların aksini söylüyor.elbette bunlar hazmı kolay şeyler değil.*

kapitalizm

bir mağazanın taksim şubesinde tesettürlü bir hanımın çalışmasına izin verilmiyorken, aynı mağazanın fatih şubesi çalışanlarının tamamının tesettürlü hanımlardan oluşması kapitalizmdir.

her 3 kisiden 5 i sairdir

(bkz: mutesair)

isa gercekten allah in ogludur

(bkz: senin kafan karismis)

posta gazetesi nin cok satma nedenleri

(bkz: ateşböceği ercan)

an dergehde geh geh keh kuh amed geh geh kuh keh

şiirin ve tabii hecelerin açıklık kapalılık değerlerine göre uygulanan aruz vezninin, arap ve fars dili üzerindeki etkisini ortaya koyan bir mısra.mesela Farsça'daki uzun 'u' harfi ile yazılan dağ anlamındaki "kuh" kelimesi vezne uysun diye uzatması olmaksızın da yazılır ve zamanla bu kelime dile yerleşir.böylece dağ anlamına gelen kef, elif ve he'den oluşan bir kelimenin yanında kef ve he'den oluşan aynı anlamda bir kelime de ortaya çıkarılmış olur.bunlar gah ve geh, rah ve reh arasındaki ilişkide de geçerlidir."an dergehde geh geh keh kuh amed geh geh kuh keh" mısraı da aruzun dil üzerindeki etkisini ve divan şiirinin biçim olarak da en güzel seviyeye ulaştığını gösteren bir mısradır.

"an dergehde geh geh keh kuh amed geh geh kuh keh"

meali;

"o dergahta zaman zaman saman dağ değerinde olur, zaman zaman dağ büyüklüğünde bir şey saman kıymetinde olur" dur.mısrada geçen "dergeh" teki geh eki , geh geh, keh ve kuh ifadelerinin yazımı aynıdır.seyreyleyin estetiği.

ibrahim tatlıses

bu adam hangi türkü meşhur olsa onu lokomotif sarkı yapıp albüm çıkarır.gönül yarasi filmi yapıldı bu adam etek sariyi söyledi.bir yeni türkücü çıktı ağrı dağını söyledi, albüm yaptı, onun tanınmasına izin vermeden bu adam hemen üstüne atlayıp bu türküyü de içine alan yeni bir albüm çıkardı.ağır ol bay tatlıses, uçağına bin kaybol.